yükleniyor

Yönetim Kurulu Üyemiz Cengiz Solakoğlu’nun Anlatımıyla “Suna Kıraç”

Yönetim Kurulu Üyemiz Cengiz Solakoğlu’nun Anlatımıyla “Suna Kıraç” güneş amblemi.
image002Sayın Suna Kıraç’ın “yol arkadaşım” diye adlandırdığı kadim dostu Yönetim Kurulu Üyemiz Cengiz Solakoğlu’nun 26. Olağan Genel Kurulumuzda, Suna Kıraç’ı anlattığı konuşmasını sizlerle paylaşmak isteriz.

Çok değerli mütevelli heyeti üyelerimiz. Bizi onlinedan izleyen değerli kurucu üyelerimiz ve şimdi gördüğüm zaman heyecanlandığım eski çalışma arkadaşlarım. Yani Suna Kıraç’ın çalışma arkadaşları, hepinizi saygıyla selamlamak istiyorum.  Bu mütevelli toplantımız, 26. Mütevelli toplantımız. İlk kez kurucumuz aramızda değilken yaptığımız ilk toplantı. Onu, saygıyla, şükran ve minnetle anmak ve vakfın tarihine küçük de olsa bir not düşmek için ve onu biraz daha dilimin döndüğü kadar tanıtmak için söz almak istedim. Vakfın temelleri hepinizin bildiği gibi 1995 ‘de resmen kuruldu ama 1994’de bir Pazartesi günü zannediyorum 26 Nisan ‘da Yılmaz Büyükerşen’in Vehbi Bey ile yediği yemekte atıldı. Suna Hanım, genelde vizyoner bir insandı. Çok başarılı bir iş insanıydı. Kararlarını verirken hiç acele etmez, kendi tabiri ile “şu meseleyi bir düşünelim, kulağımızın üstüne yatalım, 48 saat sonra tekrar konuşalım” derdi. Fakat o gün o sohbette “ne olacak bu memleketin hali ?” dendiğinde Suna Hanım o sözü o sofrada bırakmadı. 1 saat sonra beni çağırdı, sonra Dr. Yılmaz Argüden’i. “Ben vakıf kurmaya karar verdim var mısınız” dedi; “varız” dedik. “Pekiyi o zaman çalışmaya başlayalım” dedi. Suna Hanım dönemin en iyi eğitimcilerini topladı. İş adamlarına mektup yazdı. Fikir aldı, vakfın misyonunu değerlerini ve yol haritasını çizdi ve birlikte Vehbi Koç’a gittik. “Böyle böyle bir vakıf kurmaya karar verdik baba” dedi. “Bana destek olur musun?” “Olmam” dedi. “Vakıf kurmak kolay mı zannediyorsunuz ?” “Vakıf kurmak para ister, emek ister , heyecan ister, sürdürülebilirlik ister. Bir işi yarım bırakmak bize yakışmaz. Türk eğitim Vakfı var gidin orada çalışın” dedi. Suna Hanım, “baba, hangi işini yarım bıraktık biz senin” dedi. “Siz yardım etmeseniz de biz bu vakfı kuracağız.” dedi. Vehbi Bey’in lafı bugün bile aklımda: “Allah yolunuzu, izinizi, açık etsin.”   “Gidin çalışın, başarılı olduğunuzu ve bunun sürdürülebilir olduğunu görürsem ben de size para veririm”  dedi biz çıktık.8 aylık dönemde çok ciddi çalışmalardan sonra vakıf resmen 23 Ocak 1995 yılında kuruldu. Suna Hanım’ ın tespit ettiği ve dikta ettiği değerler şunlardı:
  • Eğitim sistemine yardımcı olacağız.
  • Hiçbir siyasi parti ile ilişkimiz olmayacak.
  • Devrin seçilmiş Milli eğitim Bakanları ile koordineli çalışacağız.
“Eğitim, devlete bırakılmayacak kadar büyük ve devasa bir sorun. Yalnız bizim çözemeyeceğimiz kadar da büyük o bakımdan biz destek görevi yapacağız. Öyle bir vakıf kuracağız ki, fırsat eşitliğinin kaybolduğu bu dönemde imkanları kısıtlı çocuklara eğitim desteği vereceğiz. Onları bilimin, eğitimin ışığı ile aydınlatacağız. O aydınlanan çocuklar Türkiye’nin geleceğinin aydınlığı olacak. Biz okulun değil sokağın alternatifiyiz. Ve bu açıdan yaptıklarımızı iyi anlatmamız ve halkı bu vakfı kucaklamasını sağlamamız lazım. Vakıf Nakkaştepe’ de doğacak ama Türkiye’ye mal olacak. Vakıf benim, Ahmet’in Mehmet’in vakfı olmaktan çıkacak. Kurumsallaşmasıyla, sağlam temellerle ve hamiyet sever Türk halkının desteği ile sonsuza dek bu kutsal görevini devam ettirecek.”Söz aynen bu olmamakla beraber, meali buydu. Yüreklendirdi bizi, heyecanlandırdı. Çok çalıştırdı. Kendisi de zamanını ve arkadaşlarını kaynaklarını vakfın kurulması için harcamaktan çekinmedi. Vakıf çok şükür 25 yıldır, Suna Hanım’ın verdiği ilhamla Suna Hanım’ın koyduğu değerlerle yol haritası ile bugün yılda 160 bin -170 bin imkanları kısıtlı çocuğa destek verir hale geldi. Kader diğer diye adlandırdıkları yaşamlarına bir umut penceresi açtı. Bugün, örneğin Pervari Öğrenim Birimindeki bir çocuğumuz şu anda bir hastanede hayat kurtarmakla meşgul. Avukatlar var, öğretmenler var sporcular var. Ve bunların şükran ışıltıları var. Şükran duydukları var. Ben konuşmamda bu dünyadan göçen bazı insanlar için merhum ve merhume kelimelerini kullanmam. Onlar ölmediler. Onlar kurumları ile bu devlete yaptıkları ile yaşıyorlar ve yaşayacaklar.Vehbi Koç da bunlardan biriydi, Vehbi Koç’un “önce memleket varsa ben varım” diyen değerlerini tam anlamıyla temsil eden Suna Kıraç idi.Suna Kıraç, insani değerlerini yüreğinde taşıyan zenginliğini, değerleri ile dengeleyen ve bunu toplum yararına kullanmaktan büyük haz duyan bir mümtaz insandı. Biz onu geçen hafta mekan değiştirirken uğurladık. O mekanın adı bana göre cennetti. Hepinizi şöyle düşünmeye sevk etmek istiyorum. Dinlerin ortak gayesi, insan olmaktır. İyi insan olmaktır, yatıp kalkmak değildir. İyi insanın tanımında, kendine, kurumuna, ailesine, topluma, ülkesine ve insanlığa yararlı olan kişi iyi insan olarak tarif edilir. Bugün o insan tanımına uygun ideal bir isimdi Suna Kıraç.Hiçbir hazırlık yapmadan huzurunuza geldim. Bu konuşmaları bana onun verdiği ilham onun verdiği sevgi yaptırıyor. Bize düşen görev, onun bu kutsal emanetini kurumsallaştırarak sonsuza kadar yaşatmak. Hepimiz yaşlanıyoruz. Herkes bu fani dünyadan bir gün göçecek ama yararlı kurumların ilelebet yaşayabilmesi için değerleri ve kurumsal bir yapısı olması gerekir. İlk kez bu sene gençleri yönetim kuruluna aldık ve vakfı sürdürülebilir hale getirmeye çalıştık. İpek Kıraç’a da çok teşekkür ediyorum; davetimizi kabul etti. Annesinin yerini o ümit ediyorum ki dolduracak ve bu yolculuğu bu noktadan itibaren alıp ileriye doğru taşıyacak. Bu arada Suna Hanım’ın seçtiği yönetim kurulu üyeleri de bugüne kadar vakfı bugünlere getirmekte büyük çaba gösterdiler. 25 yıl az bir zaman değil, bir ömrün neredeyse yarısı veya üçte biri diyelim. Değerli arkadaşlarım, bu vakfın yaşaması lazım. Bu vakfın misyonunda Cumhuriyetin değerlerine bağlı, özgüven sahibi, soran, sorgulayan, ilişkilerinde dil, din, ırk farkı gözetmeyen ve sevgi içinde yaşayan insanları yetiştirmek var. Düşünün böyle insanlar yetiştiği zaman Türkiye’nin bugünkü durumundan çok daha saygın çok daha farklı duruma geleceğimizde aşikar. Yaptığımız iş çok önemli. Ben burada Suna Hanım’ın yaktığı meşalenin bugüne kadar eğitim desteği alan 3 milyonu aşkın çocuğun şükran ışıltılarının onunla olmasını diliyorum. Biliyorum ki hepimizin duyguları onun öteki dünyaya yolculuğunda yoldaşı olacak, onun geleceğini, kabrini aydınlatmaya devam edecektir. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

                  Cengiz Solakoğlu

05.11.2020
Sosyal Medya Üzerinde Biz.
Anında Haberdar Ol

Sosyal Medya üzerinden bizi takip etmeyi unutmayın.

Duyurularımızdan haberdar olmak için bültenimize kayıt olun!