yükleniyor

Yapı Kredi Bankası Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Arda Öztaşkın, Yeni Kitabının Tüm Telif Gelirini TEGV’e Bağışladı!

Yapı Kredi Bankası Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Arda Öztaşkın, Yeni Kitabının Tüm Telif Gelirini TEGV’e Bağışladı! güneş amblemi.

Yapı Kredi Bankası Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Arda Öztaşkın, yazmış olduğu “İklim Değil İnsanlık Krizi” kitabının telifinden doğan tüm geliri Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na bağışladı.
Sn. Öztaşkın Ekim ayında yayınlamış olduğu kitapta, günümüzün bu karmaşık sürdürülebilirlik meselelerini insan, gezegen, ekonomi ve teknoloji boyutlarıyla sade, şeffaf ve çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca bireysel sorumlulukların önemine işaret ederek, atılacak küçük adımlar ve alınacak basit önlemlerin dönüşümün anahtarı olduğunun altını çiziyor.
Sn. Öztaşkın, “İklim Değil İnsanlık Krizi” kitabıyla ilgili sorularımızı yanıtlayarak kitabı hakkında bilgiler verdi.


“İklim Değil İnsanlık Krizi” kitabını yazma fikri nasıl çıktı ortaya? Sizi kitabı yazmaya iten nedenler neler oldu?

Yola aslında kitap yazmak için çıkmadım. Kitap kendi öğrenme sürecimin bir çıktısı oldu.

Ekonomi, insan, gezegen odaklı sürdürülebilirlik gündemi, hem biz bireyleri varoluşsal olarak hem de mevcut ekonomik sistemi sebep-sonuç ve dönüşüm gibi meselelerle son derece yakından ilgilendiriyor.

İnsanlık zor bir kıskacın içinde. Bir yanda artık kaynaklarının sonsuzcasına tüketilmesine tepki veren gezegenimiz, diğer yanda artan nüfus ve katlanan tüketme hırsıyla iyice sağlıksız noktaya gelen üretim ve tüketim pratiklerimiz, jeopolitik sorunlar, ekonomik sıkışma, çözemediğimiz temel insanlık konuları; toplumsal cinsiyet eşitliği, insanca yaşam, özgürlükler ve farklı coğrafyalarda göz ardı edilen dramlar. Bir de tüm bunları iyi ya da kötü tarafta kaldıraçlayan teknolojik gelişmeler…

Son dönemde moda kavramı gibi algılanmasına rağmen, aslında sürdürülebilirlik, birbiriyle ilişkili bu kapsamlı konuların geniş bir ekosistem olarak yönetimi açısından kritik önemde. Yani, sadece ağaç, çevre hassasiyeti meselesi değil. Son derece rasyonel ve insanlık adına da yaşamsal.

Tüm bu boyutlarıyla sürdürülebilirlik son derece karmaşık ve derin. Konunun her yönüyle ele alınması ve böylece sağlıklı yönetilmesi için tüm dikeylerde meseleye hâkim olmak, onun için de çok okumak ve araştırmak gerekiyor. Ben de böyle başladım. Hem kurumumda yönettiğim sorumlulukları daha doğru ve etkin yerine getirebilmek hem de bir birey olarak gerçek sorumluluklarımın farkında olabilmek için.

Konu ne kadar karmaşık olursa, geniş kitleler tarafından anlaşılması ve kabul edilmesi de zor oluyor. Ben bu karmaşayı, iletişimci lensinden çok daha basit ve anlaşılabilir yazılara dökerek daha net bir çerçeveye oturtmaya çalıştım. Bunları da kendi bloğumda paylaşmaya başladım.
3 yıl gibi bir sürenin sonunda bu kitap ortaya çıktı.

Bir iletişimci olarak, akademik iddia içinde olmadan, meseleyi farklı yönleriyle olabildiğince çok kişiye aktarmayı ve ufak da olsa bu konularla ilgili bireysel sorumluluk almamız gerektiğini vurgulayarak, farkındalık yaratmayı amaçladım.

İklim krizi konusunda şimdiye kadar pek çok kitap yazıldı. “İklim Değil İnsanlık Krizi” hangi açılardan fark yaratıyor?

Sürdürülebilirlik kapsamında ister çevresel, ister ekonomik, ister toplumsal her ne sorun varsa bunların merkezinde insan var. İnsanlığın bugün kendi yaşadığı temel yaşamsal meseleler de yine insan kaynaklı. Bugüne kadar tercihleriyle her şeyi belirleyen insan. Bundan sonra da böyle olacak.

Kitap temelde bunu söylüyor. Ekonomiyi, yapay zekâyı, makine öğrenmesini, vahşi yangınları, küresel ısınmayı, çevresel sorunları, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve temel özgürlükleri konuşuyoruz ama bu noktaya gelmemizi sağlayanın yine insanlık olduğunu gözden kaçırabiliyoruz. Ya da tüm bu büyük sorunlar karşısında birey olarak sorumluluk almamız gerektiğini.

Kitap tüm bu noktalara temel bir bakış açısı ortaya koymaya çalışıyor. Meselelere bakarken, bugün sanki arka planda kalan ahlak, erdem, vicdan, adalet gibi temel insani değerleri de öne çıkarıyor. Daha sağlıklı ve yaşanabilir bir dünya peşindeysek; bu, sadece seçkin bir grup için değil, elbette tüm insanlığı kapsayacak şekilde olmalı.

Bilim insanları artık verilerle net bir şekilde ortaya koydukları sürdürülebilirlik gündemiyle ilgili sorumluluklarını yerine getirmiş durumda. Şimdi mesele, bu bilimsel veriler ışığında kitlelerin gereken dönüşüm yolculuğuna başlaması. Bunun için de pazarlama ve iletişimin devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bizler madem iç görüler üzerinden davranış değişikliği yaratma beceri ve araçlarına sahibiz, bunu neden daha sağlıklı ve iyi bir dünya yaratmak için kullanmıyoruz? Bu yolda kitlelerde dönüşümü tetikleyecek ikna süreçlerinin oluşturulması, platformların sağlanması bizlerin sorumluluğunda. Kendi etki alanımızda bu dönüşüm adına gerçek fayda yaratan işler yapmamız şart. Buna iş yapış biçimlerinin değişimi de dâhil. Konu sadece çarpıcı reklam filmleri yapmak değil! Arka tarafta tüm süreçleri buna göre samimi ve net şekilde değiştirmek meselesi.

Kitabın sürdürülebilirlik konusunda “pozitif” bir yaklaşımı olduğunu söylüyorsunuz? Bu ne anlama geliyor?

Felaket çağrıları yapmanın fayda sağlayan bir tarafı yok. Ya da bireyin gücünü hafife almanın.

Farkındalıkla başlayan ve bilgi ile gelişen süreçte bireylerin tüm bu konular ekseninde çok büyük etkisi var. Meseleyi kendinden çok büyük gören bireylere aslında küçük hareketlerle büyük etki yaratmanın yollarını anlatmak ve bu konuda herkesi birer dönüşüm elçisine çevirmek gerekiyor.

Benim de amacım bu. Küçük de olsa atacağımız adımların bu yolda çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bireylerin kendi dönüşümü ile birlikte çevrelerini hatta markaları, hükümetleri, kurum ve kuruluşları da etkileme; onlar karşısında birer baskı unsuru oluşturma gücü var. Bunu göz ardı etmek yerine, bu farkındalıkla hareket ettiğimizde attığımız her adım büyüyecek ve kolektif bir harekete dönüşecek.

Dolayısıyla evet kitapta tüm bu zorlu kriz ortamına karşı pozitif bir yaklaşım var. Bir şey yapmadan izleyerek, şikâyet ederek ya da çözümü başkasından bekleyerek sağlayacağımız bir fayda yok. Onun için, küçük adımlarla da olsa harekete geçmek hem eko-anksiyeteyi önleyecek hem de bu somut adımlar büyüyerek, gerçek faydaya dönüşecek.

İklim krizini bir insanlık krizi olarak yorumluyorsunuz. Bu söylemin gerisindeki iç görüyü detaylandırır mısınız?

Söylediğim gibi, bugün yaşadığımız her sorunun arkasında insan tercihleri var. Dolayısıyla adına ekonomik, sosyal, çevresel ne krizi derseniz deyin, yaşanan şey aslında bir insanlık krizi.

İklim için bu daha da bariz. Doğa ile yüzyıllar içinde dengeli yaşamayı öğrenen insan, endüstri devrimiyle birlikte, bu ilişkiyi kendi lehine, doymak bilmez tüketim açlığını gidermek için sonsuz bir kaynağa dönüştürdü. Dengeli yürüyen ilişki temelinden sarsıldı. Doğa, net ve tutarlı olmaktan çıkıp, daha kestirilemez tepkiler vermeye kaydı. Bunu da daha önce görülmemiş düzeyde sıcaklıklarla, yangınlarla, seller ve kuraklıklarla ortaya koydu.

İklim değişikliği, insanın üretim ve tüketim pratikleriyle yarattığı ve bugün bile sonuçlarını tam olarak kestiremediği çok ağır bir kriz. Bundan keskin olarak etkilenecek de 4,5 milyar yaşındaki dünyamız değil, yine insanlığın kendisi olacak. Rasyonel bir varlık olmayan insan, bugün hala bu konuları anlamakta ve kabul etmekte zorlanıyor. Gezegenimiz ölmüyor, mesele insanın kendisi ve yaşamsal problemleriyle ilgili.

Sürdürülebilir sağlıklı bir dünya, sadece doğa ve insan ilişkisi ile sınırlı değil. İnsanların kendi aralarındaki ilişki ile de yakından ilgili. Ekonomi, temel insan hakları, insanca yaşam, cinsiyet eşitliği, adalet gibi konular da sürdürülebilir bir gelecek için yaşamsal konular. Dolayısıyla, insanlığın yarattığı ve kemikleşen bu tür temel meseleleri de gözden kaçırmamak gerekiyor.

Konuyla ilgili pek çok kaynak sorunu tanımlıyor ancak artık çözüm yolunda adımlar atılması gerektiği de aşikâr. Sizin çözüm önerileriniz neler?

Çözüm bizde, bireylerde!

Bakmayın siz bireysel olarak etkimizin ne kadar küçük olacağı, esas önlem alması gerekenlerin devletler ve kurumlar olması gerektiğini söyleyenlere. Bugün o koca koca şirketlerin ve kısa dönemli ajandalarla çalışan hükümetlerin aldığı iyi ya da kötü aksiyonların tetikleyicisinin yine bireyler ve bireysel talepler olduğunu akıldan çıkartmamak gerekiyor.

Karanlık bir tablo var önümüzde. Ama bu, tüm sorumluluklarımıza daha da sıkı sarılmamız için önemli bir sebep.

Konu sadece çocuklarımızın geleceği konusu da değil. Konuştuğumuz tüm bu sorunlar tam da bugünün meselesi. Onun için harekete geçmemiz gerekiyor. Her şey bireyden ve aileden başlıyor. Atacağımız bireysel adımların, çevremizi de dönüştürücü etkisi olacak.

Bireysel her bir adım; insanlığın o ardına saklandığı parlak ikiyüzlülüğünü bir kenara koyarak, ortak bir duyarlılık ve farkındalık oluşması için katkıda bulunacak. Ufak olarak da başlasa, çabalar birleşerek büyüyecek. Etkisi güçlenecek. Eğer bunu yapmazsak hem bizleri hem de çocuklarımızı bugünden çok daha zor günler bekliyor.

-

İklim Değil İnsanlık Krizi kitabını satın almak için tıklayınız.

12.01.2024
Sosyal Medya Üzerinde Biz.
Anında Haberdar Ol

Sosyal Medya üzerinden bizi takip etmeyi unutmayın.

Duyurularımızdan haberdar olmak için bültenimize kayıt olun!