- Leyla Akkurt
Ne okul ne park, ev gibiydi… Sene 2014-2015, sabah ekmek almaya giden küçük Leyla’nın hikâyesi… Sabahın erken saatlerinde Leyla ekmek almaya giderken okul bahçesinin önünde bir sürü çocuk ve kocaman bir kırmızı otobüs. Küçük Leyla bir süre onları süzmeye ve hayran hayran kırmızı otobüse baktı: kocaman ve kıpkırmızı… Meraklı küçük kız, daha fazla dayanamayıp içeri girip bu kalabalığın sebebini sormaya ve kırmızı otobüse daha yakından bakmaya gitti. Bir heyecanla hemencecik çocukların arasına karışıp sorgulamaya başladı; Nereye gidiyorsunuz, nereye? Çocuklar hep bir ağızdan: “TEGV’E“ tabi Leyla bu kelimeyi hiç duymamıştı ama maalesef bu merakı sorgulayamadan kırmızı otobüsün şoförü çocuklara seslendi ve çocuklar heyecanla koşarak gittiler. Leyla o kırmızı otobüse binip onlarla gitmeyi çok istedi fakat iş işten geçmişti, çocuklar gitmişti ve Leyla‘nın ekmekleri alıp evine gitmesi lazımdı. Leyla, düşündü ve dedi ki ben de onlarla kırmızı otobüse binip gitmeliyim ama nasıl olacaktı bilmiyordu, sadece istiyordu. Aradan birkaç gün geçti Leyla TEGV’in ne olduğunu okuldaki arkadaşlarına sormaya başladı ve onların ne söylediği güzel cümlelere ve ne kadar eğlendiklerini bahsedişlerinden bile Leyla’ da bir hayranlık ve heyecan başlamıştı ve bir sonraki seferde gitmeye karar vermişti. Beklediği cumartesi günü gelmişti o da o kırmızı güzel otobüse binip çocuklar gibi heyecanla gidecekti. Kırmızı otobüsten ilk iniş anı, heyecanla koşuşan çocuklar ve etrafa merakla ve hayranlıkla bakan Leyla… Tabelada Feyyaz Tokar Eğitim Parkı yazan bir bina, içine girer girmez çocukların abla/abi dediği insanların sıcak gülüşleri, etraftaki tatlı heyecan ve koşuşturmaca karşılamıştı Leyla’yı. O gün ilk TEGV, karşılaşması Leyla’nın hayatında unutamayacağı izler ve güzellikler bırakmıştı ve karar vermişti hep gidecekti, hatta büyüse bile… Ve şimdi ise her hafta TEGV’e giden küçük kızdan TEGV’İN bir gönüllüsü / bir ablası olmuştu, yıllar sonra aynı heyecan aynı coşku ve aynı mekânda, TEGV’DE…