- Bengüsu Küçükgül
TEGV'deki ilk senem. Belli eğitimlerden geçmişim ve gönüllü olmuşum. Eğitimlerde çocuklara karşı anlayışlı, sabırlı, şefkatli olacağımız ve azarlama, kızma, ceza verme gibi kötü davranışlarda bulunmayacağımızı öğrendik. Ama gel gör ki ilk deneyimimde Bilal adında bir ufaklıkla tanıştım. 2. sınıf olan Bilal hiperaktif bir çocuktu. İlk başlarda beni hiç dinlemedi, yapmamız gereken etkinliği yapmıyor, etkinlik odasından kafasına göre çıkıyordu. Sonra en çok o dinledi beni, belki de en çok o sevdi. Nasıl mi? Sonsuz bir sabır sayesinde... O, etkinlik odasında koştukça ben ona sarıldım ve sakinleşmesini bekledim. O, etkinlik odasından çıkmak istedikçe elinden tutup yanı başında bekledim. Hiç bağırmadım, hiç azarlamadım. Çünkü dikkat çekmeye çalışıyordu ve ona sevgiyle karşılık vermekten başka çare yoktu. Bir gün, yine yaramazlık peşindeyken ona "Lütfen yapma" dedim, şaşırdı kaldı. "Bana "lütfen' dedin." dedi. Bu rica ona bir yıl yettiği gibi inşallah bir ömür de yeter. Çünkü Bilal artık uslu bir çocuktu. "Beni üzüyorsun' dediğimde durmaya, sakinleşmeye, yerine oturmaya başladı. Beni üzmek istememesi beni ona daha da bağladı. Artık hiç kalkmadan sadece önündeki resimle ilgilendiği günler arttı. Her uslu durduğunda ona teşekkür ettim ve "Seni çok seviyorum, Bilal dedim. Çocuklar tabii ki yaramazlık yaparlar. Onlara büyük bir sevgi verdiğinizde ise sizi üzmemek için her şeyi yaparlar.